YAZARIN ÖNSÖZÜ
Dünya’da ve ülkemizde her geçen gün demografik olarak nüfusun hızla
yaşlandığı bir süreçten geçmekteyiz. Projeksiyonlar, ilerleyen yıllarda ülkelere
göre değişmekle birlikte çok daha fazla olacağını işaret etmektedir. Tarihsel
süreç içerisinde örneğin, Roma imparatorluğunda doğan bir insan, ortalama
23 yıl yaşamayı ümit ederken, 1900’lü yıllarda 49 yıl yaşamayı bekler hale
gelmiştir. Yirminci yüzyılda ise doğumdan beklenen ortalama ömür hızla artmış,
şuan Monako’da bu 87, Japonya’da 84, İsveç’te 83, Afrika’da 48, Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre ise ülkemizde 74.4 yaşa ulaşmıştır. Bu
durum şüphesiz güzel bir durumken yaşlı nüfusun gençlere oranının artmasıyla
birlikte çeşitli sağlık ve bakım sorunlarını gündemimize taşımıştır. Bu
sorunlardan en önemlisi, ortaya çıkan kronik hastalıklar, kanserler, yeti yitimi
gibi sebeplerden oluşan bakım sorunudur.
Yaşlılık ve yaşlı bakımı gerçeğini daha önce deneyimleyen ülkelerin bu
konuya duyarlılığı farklı düzeylerde olmuştur. Gelişmiş ülkelerin pek çoğu
yaşlılar kadar diğer önemli gerçeğin farkına vararak bakım ve bakım verenler
konularına yönelik alt yapı çalışmalarına başlamıştır. Yaşlılık ve bu dönemin
sorunlarının yeni farkına varan ve deneyimleyen ülkeler ise evde bakım ve
bakım verenlerin sorunlarını ancak son yıllarda tartışır hale gelmiştir. Bugün
dünyada yaşlı bakımındaki politik eğilimler, yaşlının kendi ortamında ve evde
bakımına odaklanmıştır. Ülkemizi de ilerleyen yıllarda çok yakından ilgilendirecek
olan yaşlıya evde bakım verenlerin sorunlarının farkında olmamız
gerekmektedir. Bu kitap yaşlılık gibi bir gerçeğin yanında, yaşlı bakımının
kalitesini belirleyen bakım verenlerin sorunları ve bu sorunların çözümlerini
ortaya koyabilmek amacıyla yazılmıştır.
Yirmili yaşlarımın sonunda bir akademisyen, evli ve ikiz bebek sahibi
olarak, anneannemin bir gün yatalak olmasıyla ve Alzheimer tanısı almasıyla
birlikte yaşlılık ve yaşlı bakımı konusuyla karşı karşıya kaldım. Hiçbir fikrim
ve hazırlığım olmadan sekonder bakım veren olmuştum. Annem ise primer
bakım verendi. Elbetteki annem tek çocuk değildi, üç çocuklu bir ailenin tek
kız çocuğuydu. Hemşire olduğum için yaşlı bakımını bilmem bekleniyordu. O
yıllarda yaşlı bakımını bilmiyordum ancak hasta bakımını biliyordum. Hiçbir
ihtiyacını karşılayamayan ve üstelik hafızasını da yitirerek bizi artık tanıyamayan
anneanneme bakarken annemin yaşadığı fiziksel ve ruhsal zorlanmalara
birebir şahit oluyordum. Annemin yatağa bağımlı bir yaşlıya bakarken yaşadığı
tüm sıkıntıları en yakın yardımcısı olarak ben de deneyimliyordum. Tüm
gücümle, elimden geldiğince annemi desteklemeye çalışıyordum. Bir yandan
da ihtiyaç duyduğum için yaşlı bakımını araştırıp öğrenmeye başlamıştım.
Konuya ilişkin bir valilik projesinde ve ardından Bolu Valiliği’ne bağlı
hizmet verecek olan, ülkemizde ilk sayılabilecek bir Bolu Valiliği Yaşlı Merkezi
(BOVYAM)’nin kuruluşunda yer aldım. Uzunca bir süre gönüllü olarak
ve resmi görevlendirmeyle eğitimci/araştırmacı olarak çalıştım. Ardından
Hemşirelik Bölümü’nde Yaşlı Sağlığı dersini verirken, uzmanlık tezimi bir
ihtiyaç olduğunu düşündüğüm bakım verenlerin sorunları konusunda çalışmaya
karar verdim. Öyle ya ben beklenmedik bir biçimde, ansızın, sekonder
bakım veren ünvanı alıvermiştim. Aynı sorunları yaşayacak olanlara bir katkım
olabilir mi diye düşünüyordum. 2005 yılında ben bu konuyla ilgilenirken
o gün pek farkında olmadığımız bu konunun bugün yaşlı bakımı konusunda
tüm dünyanın gündeminde olduğunu görmekteyiz.
Bugün bu kitabın, ‘’Ev Ortamında Yaşlıya Bakım Verenlerin Yaşadıkları
Güçlüklerin Belirlenmesi’ne yönelik’’ ilk kitap olma özelliğini taşıdığını söyleyebilirim.
Şüphesiz sonraki yıllarda üzerine çok daha fazla bilginin ekleneceği
başka kaynaklar yazılacak, bu kitap daha da geliştirilecek ve bu alanda
zenginleşecektir. Kitabımın, konuya ilişkin kaynak açığının kapanmasına yarar
sağlayacağını ümit ediyorum. Kaynak kitap olması noktasında, özellikle
hemşire, evde bakım personeli, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog, hekim gibi
meslek gruplarının öğrenci ve eğiticilerine katkı sağlamasını dilerim. Sizlerden
gelecek geri bildirimlerin kitabın geliştirilmesine katkı sağlayacağına
inanmaktayım.
Saygılarımla.
Öğr. Gör. Uzm. Hacer ALPTEKER