ÖNSÖZ
Toplumumuzda çoğunluktan farklı olmak hiç de kolay olan bir şey değildir. Bu
sadece bizim toplum için değil tüm toplumlar için de aynıdır. Farklılığı olan birey,
kendini toplumun bir parçası olarak algılayamaz, kendini büyük çoğunluğun olduğu
yere ait değilmiş gibi hisseder. Farklı olan çocuk, çevresinden kendisine doğru yollanan
uyaranları, çoğunluğun kullandığı olağan kanallarla alamayandır. Ya da kendisini
olağan kanallarla ifade edemeyendir ve ya bilgiye erişimde çok yavaş ya da çok
hızlı olduğu için eğitim ortamlarında özel uyarlamalar yapılması gerekmektedir. Bu
nedenle farklı olup, gereksinimleri alışılmış yolların dışında karşılanması gereken bu
olağandışı özel gereksinimleri olan çocuklar güçlü, zayıf yanları, yeterlik ve yetersizlikleri
ile tıpkı diğer arkadaşlarına benzemektedir.
Tüm öğrencilik yaşamınızda çevrenizde sizden FARKLI çocuklarla karşılaştınız.
Gözleri görmeyen, işitemeyen, yürüyemeyen ya da tekerlekli sandalye kullanan.
Konuşurken kekeleyen, uyuşturucu vb. kullanan,
bazı derslerde güçlükleri olan ya
da herkesten farklı bir ilgi alanı olup çevresini sorunlarıyla bunaltan veya 2 yaşında
kendi kendine okuma yazma öğrenen ya da fen, satranç vb. alanlarda yetişkinler
düzeyinde
bilgi sahibi olan kişilerle karşılaştınız. Kimine acıdınız, kimine ise imrendiniz.
Bu çocuklara daha öncede değinildiği gibi standart programlar, uygulanamaz.
Özel eğitim uygulanması gerekir.
Kişinin bu özel nitelikleri Anayasadan, Milli Eğitim Temel yasasına kadar birçok
yasa tarafından da gözetilmektedir. 1994 yılında İspanya’nın Salamanca kentinde
UNESCO tarafından düzenlenen Dünya Özel Eğitim Konferansında tüm üye
ülkelerin dikkate alması gereken bütünleştirmeyle ilgili kararlar hazırlanmıştır. Her
çocuk, eğitim görme temel hakkına sahiptir ve her çocuğa kabul edilebilir öğrenme
düzeyine ulaşmayı başarma ve sürdürme fırsatı verilmelidir. Özel eğitim gerektiren
çocukların, gereksinimlerini karşılayacak özellikte çocuk merkezli eğitim yaklaşımıyla
uygun düzenlemeleri yapan normal okullara erişimleri sağlanmalıdır. Bu ana
çerçeve içerisinde 1997 yılında 573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin yürürlüğe girmesi, 2005 yılında 5387 sayılı Özürlüler kanununun
yürürlüğe girmesi, 2006 yılında Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinin yürürlüğe
girmesi, 2007 yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinin, 2008 yılında
Kaynaştırma Yoluyla Eğitim Uygulamaları Genelgesinin çıkarılması, ile Türkiye
özel gereksinimli çocukların bütünleştirilmiş eğitim ortamlarında olağan akranları
ile eğitim almaları gerekliliğini deklare etmiş bulunmaktadır. Uluslar arası sözleşmeler
gereği bunun başka bir biçimi söz konusu değildir.
ii
Şimdiye kadar yayımlanmış olan “ÖZEL EĞİTİM” kitaplarının çoğu, özel
eğitim alanında öğrenim görenlere yönelik hazırlanmıştı. Bu kitabın amacı genel
eğitimde görev alacak, sınıf ve Dal öğretmenlerinin, sınıflarında gerek kaynaştırma
öğrencisi olarak, gerekse her hangi türden tanılanmadan sınıflarına gelmiş olan özel
gereksinimli çocuklara uygulayabilecekleri temel yaklaşımları vermektir. Bu bağlamda
tüm özel gereksinimli çocukları kapsamamaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi
almak isteyenler diğer kaynaklara başvurabilirler.
Özellikle Öğretmenlik meslek bilgisi dersleri içinde yer alan “Özel Eğitim” dersi
için G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü öğretim elemanlarınca bu
kitabı desenleyip oluşturduk. Kitaba katkı veren tüm yazarlara ve yardımlarından
dolayı Banu Altunay Arslantekin’e şükranlarımı sunar, alanda önemli bir amaca hizmet
edeceğimiz beklentisi ile teşekkür ederim.
Prof. Dr. Ayşegül Ataman