Kaynağına ister yeni kuşakların öğrenme alışkanlıklarını, ister yükseköğretim süreçlerinde et
kisi gün geçtikçe artan yetkinlik temelli dönüşüm ihtiyacını, ister sürekli gelişen teknolojiyi ya
da öğrenme ve öğretme alanındaki güncel bilimsel eğilimleri koyalım; kaçamayacağımız son
derece temel bir gerçek, alanlarımızın öğretimi açısından büyük bir değişim sürecinin tam
da ortasında olduğumuzdur. Dahası, yaşam ve mesleki pratiklerimizdeki çeşitlenme ve kar
maşa, bilim disiplinleri arasındaki sınırları giderek belirsiz hâle getirmekte; bu durum, yükse
köğretim programlarında disiplinler arası, çok disiplinli ve hatta kültürel unsurları da hesaba
katan disiplin ötesi açılımlar olarak karşılık bulmaktadır. Yetmezmiş gibi, sürekli dönüşüm ve
yenileşme halinin beraberinde getirdiği belirsizlik, yükseköğretim süreçlerini de etkilemekte;
daha geniş, daha kapsayıcı ve katılımcı bir bakış açısıyla kendi geleceğini kurgulamayı ve o
geleceğe güvenle yürüyebilmeyi yeni ve temel bir sorumluluk olarak karşımıza getirmekte
dir.
Elbette, günümüzde önemi giderek artmakta olan fizyoterapi ve rehabilitasyon alanı da bu
karmaşadan oldukça büyük oranda nasibini almaktadır. Alanımızın sürdürülebilirliği nokta
sında öteden beri son derece önem verdiğimiz eğitim süreçlerimiz, bugün oldukça büyük bir
yenilenme ihtiyacı içerisindedir. Hem gerekçeleri hem de beklenen sonuçları açısından çok
katmanlı olan bu ihtiyaç, bizi gerçek mesleki bağlamlarımızla, güncel teknolojiyle, farklı bilim
disiplinleriyle ve özellikle de eğitim bilimleriyle daha çok yakınlaştırmaktadır. Var olan duru
mu daha açık biçimde ortaya koymak gerekirse; bu yakınlaşma, bir değişim gerçekleştirmek
ten çok, içinde bulunduğumuz değişim sürecini sağlıklı biçimde yönetebilmemiz için sahip
olduğumuz en etkili ve bilimsel yoldur. Ve bu yolculuk, bizi “Alan eğitimimizi nasıl daha etkili
ve zamanın ruhuna uygun hâle getiririz?” sorusunun yanıtını dış uzmanlıklarda aramanın öte
sinde, kendi bilimimizin doğal parçası hâline getirebildiğimiz bir genişlemeye götürmektedir.
Elinizdeki kitap, bu anlayışla, ülkemizde ilk defa, fizyoterapi ve rehabilitasyon eğitimini alanın
köklerinden geleceğine uzanan bütüncül bir perspektif içerisinde ele almaktadır. Böylece,
var olan durumu betimlemeye olduğu kadar, fizyoterapi ve rehabilitasyon öğretiminin gele
ceğinin şekillenmesine katkı sağlamaya da odaklanmaktadır. Bunu yaparken salt eğitim ya da
öğretimbilimsel doğurguları aktarmaktan öte, bunları fizyoterapi ve rehabilitasyon disiplini
nin doğası, geleneği, ihtiyaçları ve temel yöntemleriyle buluşturmaya çalışmaktadır.
Bu bağlamda bir meslek alanı olarak fizyoterapi ve rehabilitasyon; alan eğitiminin kökleri, öğ
retim programlarının yapısı, güncel çekirdek eğitim programları (ÇEP), öğrenme ve öğretme
yaklaşımları, öğrenci ve öğretici profilleri, dünyada ve Türkiye’de fizyoterapi ve rehabilitas
yon eğitimi, kalite güvencesi yaklaşımları, etik, uygulama eğitimlerinin niteliği, yaşam boyu
öğrenme, hasta eğitimi, güncel öğretim teknolojileri, meslekler arası öğrenme, uzaktan eği
tim, çevrimiçi öğrenme toplulukları ve bir araştırma alanı olarak fizyoterapi ve rehabilitasyon
eğitimi gibi unsurlarla güçlü bağlantılar kurmaktadır.
Böylesi özgün ve anlamlı bir eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan değerli yazarlarımıza ve
fizyoterapi ve rehabilitasyon eğitimini bilimsel bir ilgi alanı olarak sahiplenen siz değerli okur
larımıza içtenlikle teşekkür ederiz.
Ankara, Mayıs 2025
Sibel AKSU YILDIRIM
Salih BARDAKC